Salı, Mart 19, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Langfristige Artikel

Box Link

Events


 

 PANO

 

 

 

 ----------------------------------------------------------------

 

A r ş i v  ( D e r g i - B e l g e - K i t a p )

 

 

 

 


Rasti Dergisi, Yıl: 2001 Sonbahar, Sayı: 1 - PDF

        İçindekiler:

  • TÊKOŞİN GERÇEĞİ

         Seyfi Cengiz ile Röportaj - Piro Zarek

  • Demokratik Cumhuriyet 'in Güncel Ve Tarihsel Anlamı 

         M. Zilan

  • Hapsedilen Dersim Aydını Üzerine Bazı Notlar

        H. Pulur

  • PYSK ' nın Tasfiyesi ve Duruşumuz

        Reçenasia Komünisti-Komünist Gelenek

     
     
     

  

Dersimzaza.com'dan kısa bir açıklama

Facebook'ta sitemizin ismi ile benzerlik taşıyan bazı sayfalar görülmektedir. Bu sayfaların sitemizle hiç bir ilgisi yoktur. Sitemizin www.dersimzaza.com adresi dışında internet üzerinde herhangi bir hesabı ya da sayfası bulunmamaktadır.

Kamuoyunun dikkatine sunulur.

Dersimzaza.com

 

 

 

 

 

"Çöktürme Planı'' olarak da bilinen 24 Temmuz'un belgesinin varlığı kesinleşti

 

"Çöktürme Planı'' olarak da bilinen 24 Temmuz'un belgesinin varlığı kesinleşti

 

 
 

 

"Çöktürme Planı''nın varlığı kesinleşti

2014 yılı içinde hazırlanan ve "Çöktürme Planı'' olarak da bilinen 24 Temmuz 2015 salldırısının planlamsını içeren belgenin varlığı kesinleşti. Bu belge net olarak TC'nin işlediği soykırım suçunun kanıtıdır. Belgenin gösterdiği çok önemli üç gerçeklik var.

1- TC'nin iddia ettiği gibi 'çözüm süreci' denilen sürecin sona erdirilmesinin, PKK tarafından yapıldığı ileri sürülen eylemlerle bir ilgisi yoktur. Devlet çok önceden savaşı yeniden başlatmayı kararlaştırmıştır.

2-  Dersim soykırımının fermanı olan ''4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu Kararın''da yer alan, 'paraya acımaksızın çok insanın satın alınması' direktifi farklı ifadelerle bu planda da yer alıyor. O süreç hatırlanırsa çoğu ''Barzanici'' olarak bilinen ve keskin ''Kürt milliyetçisi'' olarak geçinen kesimler nerdeyse her gün düzenli olarak, ''Hendek sisyaseti'' eleştirisiyle Özyönetim direnişçilerine saldırıyorlardı. Bunların bir kısımı dar görüşlülüklerinden dolayı bu psikolojik savaş kampanyasına alet olmuş olabilirler. Ancak şursı açık ki; düzenli ve sistematik olarak çalışan pek çok kimse vardı. Hatta bu işbirlikçilerin nasıl bir propaganda yürütecekleri bile bu belgede yer alıyor. Bu işbirlikçiler, TC'nin saldırısının nedeni olarak kazılan savunma hendeklerini gösteriyorlardı. Halbu ki, ortada daha hendek yokken, TC bir soykırım saldırısının planlarını yapmıştı.

3- Ve yine TC ve işbirlikçilerinin iddiasının tersine, Kürdistan'da daha fazla sivilin katledilmesini ve şehirlerin tahrip edilmesini önleyen en önemli etken aslında özyönetim direnişleridir. Plandan da anlaşılacağı üzere, saldırı oldukça geniş alanda, daha ağır sonuçlara yol açabilecek tarzda planlanmış. Fakat, sert ve uzun süreli direniş, TC'nin askeri gücünü belli noktalarda toplayarak oyaladı. Böylece; hem planın tam olarak uygulanması gecikti, hem de daha geniş alana yayılması önlendi.

Dersimzaza.com

-----------------------------------

 

24 Temmuz’un belgesi kesinleşti

 
 
 

Türk devletinin, Kürdistan halkına karşı 24 Temmuz 2015’te başlattığı ve tüm boyutlarıyla süren yeni savaşın dayandığı stratejik planın varlığı netleşti. Mısır’ın ulusal kanalarından TeN TV, belgeyi yayınladı.

TeN TV programcılarından Dr. Neşet Dihile, Türk devletinin Kürtlere yeniden açtığı savaş stratejinin belgesini yayınladı.  Belgede, Türk devletinin hiçbir yasa ve normu dikkate almadan tüm savaş unsurlarını Kürtlerin üzerine salacağı, gerillaya yönelik imha operasyonlarıyla birlikte kentlerin yerle bir edileceği, Rojava’ya işgal saldırılarının yanı sıra Güney Kürdistan ayağı da olan özel savaşın yürütüleceği belirtilerken Türk medyasının da savaşın en önemli unsuru olacağının altı çiziliyor.

Devlet, 1997’de PKK’nin ‘kontrol edilebilir terör’ marjına çekilmesi karşılığında AB ile entegrasyon çerçevesinde bireysel hakların tanınmasına razı olma kararı aldı. Öcalan’ın Kürtlerin devletsizliğine karşın Türk devletinin demokratikleştirilip ortaklaştırılması çabası olabildiğince istismar edildiği halde, Kürt halkı menziline doğru kontrollü adımlarla ilerlemeye devam etti. Türk devleti, 2007 seçimlerinde bunu fark edince siyasi ve askeri operasyonlarla birlikte Öcalan üzerinden rıza üretmeyi denedi. Rojava Devrimi başladığında hayali kurulan ‘Tayyibiye Alayları’ da karşılığını bulmadı ve Rojava, Kürt halkının istemleri doğrultusunda rotasını çizdi. HDP şahsında legal Kürt siyasetine biçilen Kürtlük ve Kürdistanilikten uzaklaştırılarak terbiye edilmiş bir devlet aparatı yaratma gayreti de yine Kürt halkı ve ortak aklının ferasetiyle tersyüz edildi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü için gösterdiği çabaların 2013’te somutlaşması ve Newroz deklarasyonu ile başlayan diyalog süreci iki yıl sürdü. Türk devletinin, bu diyalog süreci devam ederken Eylül 2014’te yepyeni bir plan ve simülasyonla savaşa hazırlandığı daha sonra ortaya çıktı. Eylül 2014’te Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından ‘Çöktürme Planı’ hazırlandı. Müsteşarlık planı Genelkurmay Başkanlığı’na sundu. Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğü, planı ayrıntılandırdı. 42-43 sayfalık plan, ‘Gizli’ ibaresi ile AKP hükümetine sunuldu. Plan, AKP tarafından onaylandı:

  • Plana göre, özel tim ve özel eğitimli askerler ve TSK güçleri şehirleri kuşatarak, mahallere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek.
  • Saldırıların komuta merkezi İl Jandarma Komutanlıkları olacak. Gereklilik halinde savaş uçakları da kullanılacak.
  • Ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşam alanlar tahrip edilerek yurttaşların geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak.
  • Kitlesel imhalar, tutuklama ve boşaltmalar yapılacak.
  • Med Nûçe, Stêrk, Ronahî, Newroz, İMC ve Özgür Gün TV gibi televizyonlar ve Özgür Gündem ile diğer yayınlar susturulacak.
  • Hastane ve sağlık birimleri teyakkuza geçirilecek.
  • Olabilecek yaralanmalarda hava araçlarının güvenli yerlerde konumlandırılması.
  • Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin HDP’li vekillerle görüşmesi yasaklanacak.
  • Tank ve zırhlı araçlar uygun yerlerde konumlandırılacak.
  • Operasyon bölgesine giriş ve çıkışlar tamamen kapatılacak.
  • Elektrik, gaz ve su şirketlerinin faaliyetleri emir dahilinde yapılacak.
  • Yerel yönetim birimlerinin işleri Valilik emrine devredilecek.
  • Planda 15 bin insan ölebileceği, 8 bin insanın yaralanabileceği, 5-7 bin kişinin tutuklanacağı, 300 bin insanın tehcir edileceği öngörülüyor.
  • Planı uygulamak için daha önce bölgede görev yapmış JİTEM ve Ergenekon içinde yer almış üst düzey askeri yetkiler görevlendirilecek.
  • Sivil kamu personeli söz konusu alanlardan çekilecek.
  • Kamu binaları operasyon güçlerine verilecek.
  • Kandil’e yönelik hava operasyonları kesintisiz devam edecek.
  • Örgüt tek taraflı çatışmasızlık ilan etse bile plan uygulanacak.

EKİM’DE MGK TOPLANTISI

Ekim ayındaki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında ‘Çöktürme Planı’ kabul edildi. 10 saat 20 dakikadan fazla süren bu toplantıdan sonra yapılan açıklamada,”Terörle çok boyutlu mücadele kapsamında sürdürülen çözüm süreci ele alınmış, sürecin oluşturduğu olumlu atmosferi ve huzur ortamını bozmaya yönelik provokatif olaylara karşı kamu düzeni ve güvenliğini koruma konusundaki kararlılık teyit edilmiştir” denilmekle yetinildi. Diğer konular sonuç bildirgesinde yar aldı. Ancak bu toplantıda sonra diyalog süreci devam ederken adım adım savaşa gidildi. Çünkü savaş kararı alınmıştı. Şimdi Edirne Cezaevi’nde rehin tutulan dönemin HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da gazeteci Hayri Demir ile söyleşisinde aslında Ekim 2014’te yapılan MGK toplantısında çözüm sürecinin artık bitirilmesi ve kapsamlı bir tasfiye operasyonun kararının alındığına işaret ediyordu. AKP’nin savaş kararını Dolmabahçe’den çok önce verdiğini ve bunun sadece fırsatını kolladığını kaydediyordu. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı da savaş yeniden başlatıldığında yaptığı açıklamada, Tayyip Erdoğan ve AKP’nin iktidarda kalmalarını amaçlayan savaşı 30 Ekim 2014’te yapılan MGK’de alınan karara dayanarak başlattığını vurguluyordu.

MGK’DEN ÖNCE NE OLMUŞTU?

Türk devleti, ısrarla silahların tamamen bırakılmasını, Suriye ve Rojava politikasında Türkiye eksenine yedeklenilmesini istiyordu. Gezi Direnişi atlatılmış, Fethullah Gülen Grubu’nun ilk operasyonu savuşturulmuştu. Diyalog sürüyor; hükümet, PYD Eşbaşkanı ve HDP’lilerle görüşüyor, İmralı’daki görüşmelere HDP’lilerin yanı sıra MİT Müsteşarı ve ekibi de katılıyordu.

Öcalan’ın Amed’deki Newroz kutlamasında paylaşılacak olan deklarasyonuna devlet de itiraz etmiyordu. Öcalan, bu deklarasyonda halkların ortak paydalarına dikkat çekerek demokratik çözüm ve barışın mümkün olduğunu vurguluyordu. “Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız” diyen Öcalan tam ve radikal bir demokrasiyle yola devam edilmesini salık veriyordu.

Newroz’un hemen ardından 30 Mart 2014’te yapılan yerel seçimlerde DBP büyük oy farklarıyla 103 belediyeyi kazandı. Yerel yönetimlerdeki bu tablo, devleti rahatsız etti.

Karakol ve kalekollar hızlandırıldı. 5-7 Haziran’da Lice’deki kalekol protestolarında iki kişi katledildi.

26 Nisan’da MİT Kanunu’nda yapılan değişiklikle MİT’in İmralı görüşmelerine yasal koruma getirilirken 10 Temmuz’da da “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine dair kanun” ile diyalogu sürdüren hükümet kendisini güvenceye aldı.

Erdoğan, 10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 52’yle birinci turda kazanınca Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu 27-28 Ağustos AKP Genel Başkanı ve Başbakan yaptı.

Hemen ardından 3 Eylül’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İmralı Adası’na giderek Öcalan ile görüştü. HDP’liler de görüşüp Kandil’e giderek, yeni durumu paylaştı.

10 Eylül’de HDP’lilerle görüşen Davutoğlu, PKK’nin tüm faaliyetlerini bitirmesini farklı bir tonda söyledi. 5 gün sonra DAİŞ çetesi Kobanê’ye salındı. 2 Ekim’de savaşın Rojava’ya taşınmasına dair tezkere Meclis’ten geçirildi. Tüm girişimlere rağmen Türk devleti, Kürtlerin uzattığı eli tutmadı, tehdit ve hakaretlerle Kobanê’nin düşmesini bekledi, ancak istediği gibi olmadı. 6-7-8 Ekim’de Kuzey Kürtleri, Kobanê’ye destek amacıyla Türk devletini protesto etti. Devlet güçleri ve bünyesinde paramiliter yapıları onlarca kişiyi katletti. Kobanê’ye her taraftan gençler aktı, YPG savaşçıları direndi.

Başbakan Davutoğlu, 19 Ekim’de Akil İnsanlar Heyeti ile toplantı yaptı, aynı gün MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı’da Öcalan ile görüştü. Tehdit ve şantaj devam etti.

YPG tüm zorluklara rağmen direnmeye devam edince DAİŞ’e karşı savaş başlatmak isteyen ABD, 20 Ekim’de Kobanê’deki savaşçılara havadan yardım indirdi ve savaşın seyrini değiştirecek yeni bir adım atılmış oldu.

İşte bu ortamda 30 Ekim’deki MGK toplantısı yapıldı ve Eylül’de üzerinde çalışılan savaş senaryosu karar haline getirildi.

24 TEMMUZ’DA YENİDEN SAVAŞ

28 Şubat 2015’te İmralı ve devlet heyetinin ortak açıkladığı 10 maddelik Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuyla paylaşıldı. Daha sonra bu girişim bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet tarafından inkar edilerek, çözüm masası devrildi. Türk ordusu, Medya Savunma Alanları’na yönelik 24 Temmuz 2015’te çok kapsamlı bir hava saldırısı düzenledi. Saatlerce süren saldırıya onlarca uçak katıldı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun her fırsatta “O operasyonların kararını ben verdim” dediği süreç yeni dönemin kapısını araladı. KCK ise bombardıman sonrası, “24 Temmuz, AKP ve Erdoğan’ın en büyük hatası olarak tarihe geçecek” açıklaması yaptı. O gün yeniden başlayan savaş, Türk devletinin Eylül 2014’te hazırlayıp Ekim 2014’teki MGK’de kararlaştırdığı ‘Çöktürme Planı’ çerçevesinde ilerliyor.

SAVAŞIN BELGESİ MISIR TELEVİZYONUNDA

Mısır’ın ulusal kanallarından TeN TV’nin programcılarından Dr. Neşat Dihile, son programında ‘Gizli’ ibareli ve ilgili birimlere mahsus elden verilen; Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Bölgede yapılan harekatta alınacak acil tedbirler ve 84933840-3000-350-14 Askeri Birimlerinin Yetkileri” konulu belgeyi paylaştı. Dr. Dihile, belgenin görüntülerini de yayınladı. Belgede, Türk devletinin hiçbir yasa ve normu dikkate almadan tüm savaş unsurlarını Kürtlerin üzerine salacağı, gerillaya yönelik imha operasyonlarıyla birlikte kentlerin yerle bir edileceği, Rojava’ya yönelik işgal saldırılarının yanı sıra Güney Kürdistan ayağı da olan özel savaşın yürütüleceği belirtilerken Türk medyasının da savaşın en önemli unsuru olacağının altı çiziliyor.

24 Temmuz 2015’ten itibaren uygulan bu yeniden savaş planıyla birlikte 12 Kürt kenti yerle bir edildi, yüzlerce insan katledildi. Siyasi soykırım operasyonları, askeri imha saldırılarına eşlik etti. Kürtlerin 40 yıllık legal kazanımları tırpanlandı, siyasetçileri rehin alınıp belediyeleri gasp edildi. Kuzey’deki savaşla yetinmeyip Rojava ve Başûrê Kurdistan’a taşındı, kentler işgal edildi, katliam ve Kürtsüzleştirmeye gidildi. Kürt düşmanlığını ortak payda ve temel motivasyon olarak gören devletin dinci ve ırkçı bileşenleri Erdoğan reisliğinde birleşti. Erdoğan, devlet içi mutabakatın zorbalığıyla 9 Temmuz’da Türk tipi başkanlığını resmileştirdi. 24 Temmuz 2015’te başlayan yeni savaş süreci, üç yılı geride bırakmasına rağmen tüm boyutlarıyla sürüyor. Kürtler ve ittifak halinde oldukları demokrasi güçlerinin direnişi de büyüyor.

BATAKLIĞINI KURUTULMASI

İşte TeN TV’nin paylaştığı belgeden bazı bölümler:

(…) Terör örgütüne destek veren bataklıkların kurutulmasının ivedilikle sağlanması.

BELEDİYELERİN GASPI

(…) Bundan sonra asla iç tehdit olmayacak. Legal alanda örgütlenmesinin verdiği avantajlar, anayasanın kendilerine verdiği Anayasal hakları ve koruma zırhı, terör destekçisi partiyi, dağdakilerinden daha avantajlı duruma getirmiştir. (…) Terör örgütünün uzantısı malum partinin kadroları ve ellerinde bulunan belediyelerin kademeli olarak tasfiyesine öncelik verilmesine azami önem verilmesi gerekmektedir. İç İşleri Bakanlığı yetkisinde olan belediyeler terör örgütünün yardakçısı sözde partiden alınıp, devletimizin denetimine verilmelidir.

ASKERİ BİRİMLERİNİN YETKİLERİ

Askeri birim sorumlularının HDP ismi ile anılan terör yardakçısı partinin kadroları, sözde vekillerine müsamaha gösterilmemesi, operasyon alanlarına sokulmamaları ve bu konuda askeri personelin bir tereddüt yaşamamasını sağlamak gerekmektedir.

(…) Bölgede operasyonlarda bulunan tüm personelimizin terör örgütünün ve yardakçısı partinin belini kırana kadar devletimizin tüm kurumları tam bir seferberlik içinde olduklarını akıllarından çıkarmamaları gerekir. Bu seferberlik vesilesi ile istenilen tüm lojistik destek, araç gereç ve yasal engellerin anında ve seri bir şekilde kaldırılacağı bilinmeli ve bunun operasyon içinde bulunan idari birimlerin dikkatini dağıtmaması gerektiği bilinerek rahat hareket edilmelidir.

Devletimizi tehdit eden bu iç tehdit ortadan kaldırılana dek bu işlevselliğin sürekliliğinden tereddüt edilmemesi gerektiği bilinmelidir. Birlik komutanları, tüm personeline askerin silah kullanma yetkilerini tekrar tebliğ edecek ve öğreteceklerdir. Her türlü baskın, sabotaj, taciz ve saldırıda mutlaka ateşle karşılık verileceği tüm personele tebliğ edilecek ve öğretilecektir. Bu konuda tereddütlerin yaşanması halinde birlik komutanları mesuldürler.

ASKERİN SİLAH KULLANMA YETKİLERİ:

1. Birlik komutanları tarafından tüm personeline askerin silah kullanma yetkileri tekrar tebliğ edilecek ve öğretilecektir.

2. Her türlü baskın, sabotaj, taciz ve saldırılara mutlaka ateşle karşılık verileceği tüm personele tebliğ edilecek ve öğretilecektir.

3. Savcının karşısına çıkma korkusu ile silahını kullanmaktan çekinen personelin yapmış olduğu davranışın sonuçlarının çok ağır olabileceği, bu sebeple şehit verebileceğimiz, silahını kullanmayarak devletin milletin bekasını tehlikeye düşüreceği, vatan hainlerinin, teröristlerin ve devlet düşmanlarının kendilerinden daha fazla güç bulacaklarını tüm personeller akıllarından bir an bile çıkarmayacaktır.

4. Hain bir saldırı sonucu tabuta girmek yerine savcının karşısına çıkmanın tercih edileceği tüm personel tarafından benimsenecektir.

5. Emir tüm personele tebliğ edilerek devletimizin zor bir dönemden geçtiği hatırdan çıkarılmayacak.

6. Silah kullanımı konusunda yasal prosedürler düşünülmemeli, bir seferberlik ve olağanüstü durum yaşandığı unutulmamalı ve askeri mahkemelerde gereken her türlü düzenlemenin yapılacağı bilinmelidir.

7. Yaşanılan bir ayaklanma halidir. Devletimizin bekası için tereddütler olmamalı ve bu konuda olabilecek olumsuzluklarda birlik komutanları sorumlu tutulacaklardır.

8. Tank ve benzeri zırlı araçlardan yapılacak atışlarda isabetlenen alanların dışına sekmesi durumunda da herhangi bir sorumluluğun olmadığı bilinmelidir. Devletimizin içinden geçtiği bu zor dönemde ilan edilmemiş de olsa yüksek ölçekli bir atış gerekmektedir.

9. Olası personelin şehit düşmemesi için gereken ne varsa tereddütsüz yapılmalı, ateş gelen konut ve bölgeler tereddütsüz yüksek ateş gücüyle etkisiz hale getirilmelidir.

10. Yerleşkelerdeki konutların oturulamaz hale getirilmesi, geri gelenlerin operasyon sonrası dönmemeleri göz önünde bulundurularak hareket edilmesine özen gösterilmelidir.

11. Çocukları terör örgütü içinde bulunan ailelerin konutlarına ayrı bir özen gösterilmesine dikkat edilmelidir.

12. Bilinen birimlerin yüzlerini kapatmalarına, devletin resmi yayınları olsalar bile açık şekilde görünmemelerine önem gösterilmesine dikkat edilmelidir.

13. Operasyonlarda psikolojik harekatların fiziki harekâtlardan önemli olduğu unutulmamalı ve bunların tereddütsüz bir şekilde yerine getirilmesine özen gösterilmelidir.

DİĞER HUSUSLAR

1. YÜRÜRLÜLÜK

Hazırlanan Güvenlik Strateji Belgesi Bakanlar Kurulu’nca onaylanmıştır.

2. UYGULAMA VE SORUMLULUK

a. Güvenlik Strateji Belge’sinin uygulanmasından İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı sorumludur.

b. Belgede ayrıca görev verilen diğer bakanlıklar, iç güvenlik kuruluşları ve diğer kurumlar Güvenlik Strateji Belgesi’nin uygulanması amacıyla kendi görev alanlarına ilişkin görevleri yerine getirmek zorundadırlar.

c. İçişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı belgenin yürürlüğe girmesini müteakip uygulamaya ilişkin esasları ve diğer güvenlik birimleriyle ve kuruluşlar tarafından yapılacak görevleri takip ve koordine edecektir.

d. Belge’nin düzeltme ve değiştirme işlemi, belgenin hazırlama/güncelleştirmesi operasyonların sonuçlarına göre Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Genelkurmay Strateji Plan Dairesi ve Strateji Şube Müdürlüğü tarafından yapılacaktır.

Belge;

a. Gizlilik derecesine uygun olarak muhafaza edilecek, yetkisiz kişilerin eline geçmesini engelleyici tedbirler alınacaktır.

b. Kullanılmasında bilinmesi gereken prensipler uygulanacaktır.

c. Uygulamakla sorumlu kişilerin değişmesi halinde; görevi devralanlara en kısa zamanda yapılan işlemlerle birlikte sunularak işlemin devamlılığı sağlanacaktır.

(…)Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde terör örgütünün bertaraf edilmesi, yerleşkelerin geri dönülemez şekilde tahrip edilmesi, yerleşim birimlerinin boşaltılması, kamu görevlilerinin bölgeyi boşaltmalarının hızlandırılması, özellikle okul çağındaki çocukların harekatın bitimine mukabelen yatılı okullara, Anadolu Liselerine ve Özel okullara yerleştirilmesi, Anayasal işleyişin bölgede olağanüstü hal şeklinde sürdürülmesi, terör örgütü ve yandaşlarının bertarafının kesin bir şekilde sağlanması için tüm imkanların seferber edilmesi, İç İşleri Bakanlığı ve konu ile ilgili Bakanlıkların güvenlik kuvvetlerimizin tüm ihtiyaçlarını anında temin etmesi, olabilecek yaralanmalar için helikopter ve zırhlı araçların yanı sıra mahalle aralarına girmeleri için alınan zırhlı ambulansların kullanılması, yine mahalle aralarındaki çatışmaları belirlenen birimlerin üstlenmesine önemle dikkat edilmelidir.

Bütün bu sayılanları gerçekleştirebilmek için bütün Bakanlıkların, iç güvenlik alanında stratejiler belirleyen, planlar yapan, hedefleri koyan, uygulamada etkinlik ve verimliliği esas alan askeri yetkililerin görüş ve planlarına azami dikkat gösterecekler.

Tüm kurumlarımız tam bir seferberlik içinde İç güvenlik ile ilgili görev yapan kuruluşların bazıları (MASAK, Gümrük Muhafaza) bu Programda öngörülen hedefler doğrultusunda düzenlenmesi amacıyla; İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün öneri ve planlaması doğrultusunda, bütüncül ve etkili bir iç güvenlik yönetimi sağlamak üzere, kısa, orta ve uzun vadeli bir takvim çerçevesinde yeniden yapılandırılmalıdır. Bu hedef doğrultusunda;

Mernis Projesi (Merkezi Nüfus Sistemi) bölge genelinde ivedilikle hayata geçirilmeli, kimlik bildirme kanununun uygulanması sağlanmalıdır. Bu konuda muhtarlara büyük görevler düşmektedir.

Emniyet teşkilatı bulunmayan merkezi köylerde ve ihtiyaç duyulan merkezlerde ve belediyelerde, kademeli olarak ilçe merkezlerinden başlamak üzere emniyet teşkilatı güçlendirilmeli ve Özel Harekat birimlerinin konuşlanacağı düzeye getirilmelidir.

(…) Operasyon güçlerine tatmin edici aylıklar verilmeli ve bu yönde düzenlemeler yapılmalıdır. Bölgede yerli güvenlik gücü kullanılmamasına asgari özen gösterilmelidir.

Operasyon güçleri özel kuvvetler ve eğitim merkezlerinden yollanan operasyonel güçlerin katılımlarıyla bu boşluk doldurulmalı, yine bölgede askerlik görevini yapan bölge ikametgahına sahip personelden yararlanmadan özenle kaçınılmasına dikkat edilmelidir.

(…) Bölgede güvenlik güçlerinin daha etkin ve verimli hale gelebilmesi için, atama, yer değiştirme, terfi ve zorunlu emeklilik sistemi objektif ölçüler içerisinde süreye ve liyakat sistemine göre değil, ihtiyaca göre düzenlenmelidir. Operasyonel güçler tüm yerleşim birimlerine yerleştirilmeli, eğitim, görev anlayışı, yöntemler ve araç gereç bu çerçevede ele alınmalıdır.

GÜNEY’E OPERASYON, GÜNEYDEN OPERASYON

(…)’Kuzey Irak’ta üstlenen terör örgütünün üst düzey yöneticileri bölgede bulunan Konsolosluğumuz tarafından ivedilikle izlenilmekte ve buradan terör örgütünün sevk ve idare ettiği YPG’nin ülkemiz açısından büyük tehlike arz ettiği bilinmektedir. Erbil’deki konsolosluğumuz olası gelişmeler karşısında önemli ve aciliyet göz önünde bulundurularak, terör örgütünün Suriyeli Kürtler üzerindeki etkisine karşı psikolojik harekat olarak, bölge halkı içinde terör örgütünün “Esed rejimi koruyor, onunla uzlaşmış, Kürt halkının haklarını rejimin güvenliğine kurban ediyor” şeklinde karşı bir psikolojik harekatla kullanmak, yaymak, örgüte karşı güvensizlik yaratmak için, Suriye’deki belli Kürt şahsiyetlerle, siyasi liderlerle, kanaat önderleriyle sıklıkla görüşmek, kendilerine misyon biçmek, yönlendirmek ve bölgesel güçler ile buluşturmak, aralarında birlikler, ittifaklar kurdurmak devlet çıkarlarımız gereğidir. Bölücü örgütün Suriye Kürtleri içindeki etkisini ve hareket alanını daraltmak, olabilirse tasfiye etmek, siyaseten pasif bir çizgiye çekmek, bunu teşvik etmek ve bu konuda her türlü maddi ve manevi destek sunmak; Kürtlerin rejime karşı Sünni Arap milliyetçileriyle birlikte silahlı mücadeleye girişmesi için bölgede bulunan aşiret reislerine, kanaat önderlerine her türlü maddi ve manevi destek ivedilikle sunulmalıdır.

AA VE TRT MERKEZLİ PSİKOLOJİK HARP

(…) Harekatın medyaya yansıtılmasında, provokasyonları ve dezenformasyonu engellemeye, kamuoyunu bilgilendirmeye ve güvenlik güçlerimizin moralinin bozulmamasına özen gösterilmelidir. AA tarafından bilgi ve görüntü dağıtımı yapılarak, bölgede gerekmedikçe gazete ve ajansların muhabir bulundurmamaları operasyonların selameti için gerekli olduğu gibi, ihtiyaç duyulması halinde operasyon komutanlarından izin alınarak alana girilip gerekli görüntülerin alınması ve bunların yayınlanması gerekmektedir. Bölgelerde özellikle AA ve TRT muhabirlerinin bulunması ve yapılan haberler, çekilen görüntülerin diğer basın kuruluşlarıyla paylaşılması, yabancı basının ise akreditasyonla, gözetim ve denetim altına alınması ve alana sokulmaması gerekmektedir.

SAVAŞIN EN ÖNEMLİ AYAĞI BASIN

Basının özellikle öldürülen terörist sayısında serbest bırakılmasının daha uygun olacağı, aksi taktirde rutin rakamların kamuoyu nezdinde kafa karışıklığı yaratacağı bilinerek, özellikle bu konuda hassas olmak gerekmektedir. Sivil ölümlerinin duyurulmasının önüne geçilmesi, operasyon güçlerimize moralmen çöküntü yaşatabilecek haber ve görüntülerin kullanılmamasına dikkat etmek yönetici konumdaki personelin sorumluluğu dahilindedir. Yapılan harekatın isimlendirilmesi, bölgede ve terör örgütünü küçültücü ve moralmen çökerten ifadelerin kullanılması basın yöneticilerinin marifetine bırakılmalıdır. Operasyonun en önemli ayağının ve dayanağının basın olduğu unutulmamalıdır.

ANF/HABER MERKEZİ