Cuma, Nisan 19, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Langfristige Artikel

Box Link

Events


 

 PANO

 

 

 

 

Newroz pîroz be!

Newroz piroz bo!

Newroz kutlu olsun!

 

 ----------------------------------------------------------------

 

A r ş i v  ( D e r g i - B e l g e - K i t a p )

 

 

 

 


Rasti Dergisi, Yıl: 2001 Sonbahar, Sayı: 1 - PDF

        İçindekiler:

  • TÊKOŞİN GERÇEĞİ

         Seyfi Cengiz ile Röportaj - Piro Zarek

  • Demokratik Cumhuriyet 'in Güncel Ve Tarihsel Anlamı 

         M. Zilan

  • Hapsedilen Dersim Aydını Üzerine Bazı Notlar

        H. Pulur

  • PYSK ' nın Tasfiyesi ve Duruşumuz

        Reçenasia Komünisti-Komünist Gelenek

     
     
     

  

Dersimzaza.com'dan kısa bir açıklama

Facebook'ta sitemizin ismi ile benzerlik taşıyan bazı sayfalar görülmektedir. Bu sayfaların sitemizle hiç bir ilgisi yoktur. Sitemizin www.dersimzaza.com adresi dışında internet üzerinde herhangi bir hesabı ya da sayfası bulunmamaktadır.

Kamuoyunun dikkatine sunulur.

Dersimzaza.com

 

 

 

 

 

Seçim sonuçları üzerine ‘brütalist’ notlar

 

Seçim sonuçları üzerine ‘brütalist’ notlar

Ergin Yıldızoğlu / Cumhuriyet
28 Haziran 2018 Perşembe
 

Seçimleri, nasıl aslında “güzel” kaybettiğini anlatmaya çalışan absürt bir anlayışla karşı karşıyayız. Sakın Beckett’in yapıtlarından birinin içinde olmayalım? Bu korkutucu olasılık bir yana, eski bir deyişi anımsar, insanları incitmemek için biraz da yumuşatırsak: savaşta ve siyasette “kaybetmenin bir değeri yoktur”.
Muharrem İnce’nin kabul ettiği gibi Erdoğan kazanmıştır. Ancak bunun sandıklardan çıkan oylarla ilgisi çok zayıftır. Dahası sebep-sonuç ilişkisinin oku, alınan oylardan kazanmaya doğru değildir: Erdoğan kazandığı için, sandıktan o sonuçlar çıkmıştır. AKP ve siyasal İslamın bu “zaferinde” neden-sonuç ilişkisi oy oranlarından, kazanmaya doğru olsaydı, seçimlere bu koşullarda gitmezdik, seçim günü ve gecesi yaşananlar yaşanmaz, sonuçlar bu biçimde açıklanmazdı.
Verili koşullarda bu seçimlerin sonuçlarının önceden belli olduğunu, birçok kez ayrıntılarıyla anlattık. Önce bu durumu değiştirmek için mücadele etmek, bu arada bir olasılık olarak “boykot” konusunu da tartışma içine almak gerekiyordu. Ancak, bu durumu değiştirmek için çaba göstermek bir yana, “bir olasılık olarak boykot” tartışması olasılığı bile, “boykot koşulu yok” kanaatleriyle hemen bastırıldı. İlginçtir, bir zamanlar aynı insanlar “AKP ülkeyi demokratikleştiriyor” kanaatiyle eleştirileri bastırmaya çalışıyorlardı..
Bizzat, yukarda değindiğim “verili koşulların” varlığı, tüm bu koşullara karşın aldıkları oyun yüzde 51-52’de kalması, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın ve liderinin destekçilerinin bu toplumda azınlığı oluşturduğunu söylüyor. Eğer gerçekten çoğunluğu oluşturuyor olsalardı OHAL’e, YSK vesayetine, seçim günü, gecesi yoğunlaşan baskıya, sokağa dökülen teröre, sonuçlar açıklanırken yaşanan kaosa gerek yoktu.
Şimdi CHP’yi yeniden değerlendirmek gerekiyor. Değerlendirmeye de, siyasal İslamın partisi ilk kez hükümete gelirken, CHP’nin o zamanki liderinin tutumundan, o günden bu yana seçimlerde kendini tekrarlayan ve her seferinde iflas eden politikalardan başlamak gerekiyor. Son seçimlerin gecesinde, daha sonuçlar kesinleşmeden, siyasal İslamın lideri zaferini ilan eder, tabanı sokaklarda bu zaferi türlü taşkınlıklarla kutlar böylece, göz dağı vererek topluma dayatırken, İnce’nin ve CHP temsilcilerinin kendi taraftarlarını yatıştırmaya çalışmasını, oylara sahip çıkması beklenen 50 bin avukattan söz eden şahsın saatler boyunca ölü taklidi yapmasını da bu değerlendirmeye eklemek gerekiyor.
Bu değerlendirmeden çıkacak olan sonuçların bir kısmı, kaçınılmaz olarak, başından beri CHP’nin bir kolaylaştırıcı, yatıştırıcı işlevler üstlendiğine ilişkin olacaktır. En son seçimlerde sokaklarda plakasız araçlar dolaşır, insanlar ölür, gece kutlamalarda silahlar (bu olguya ve olası sonuçlarına sık sık işaret ettik) patlarken, “aman kan akmasın” kaygısı ile hareket etmek ilk anda akla yakın gelebilir. Ancak, “aman kan akmasın” kaygısıyla kabullenilen durum, bir futbol maçına değil, siyasete hatta rejimin değişmesine, “iç savaş çıkarsa ezer geçeriz” diyen bir akla ilişkindir.
Bu durumda, sahnelenen fiziki ve simgesel şiddet karşısında, bir direnci harekete geçirmeye, en azından protesto etmeye çalışmak yerine, sessizliğe bürünmenin, arkasında, “direnirsem yaşanacakların altında kalırım” korkusu ve güç- iktidar ve devlet-zor ikilemleri arasındaki ilişkinin doğasından habersiz olmak yatıyor.
Rejim değişimini tamamlayan seçimler gibi bir durum söz konusu olduğunda, yukardaki paragrafta işaret ettiğim nedenlerin ikisi de sizin aslında siyaset yapmadığınızı, dahası siyaset yapar izlenimi yaratmaya hakkınız olmadığını gösterir. Birincisi teorik bir sorundur, ikincisi ise ahlaki! Oylara sahip çıkmadınız. Gelecek seçimlerde hangi yüzle oy isteyeceksiniz?
Erdoğan ve siyasal İslam kazanmıştır çünkü projesinin son aşamasında, güçiktidar ve devlet-zor ikilemleri arasındaki ilişkinin bilincinde olarak, gereken kararlılığı ve enerjiyi gösterebilmiştir.
Yeni rejimin altında, muhalefetin, yola bu CHP ile devam etmesi, hatta varlığını koruyabileceğini düşünmesi akla uygun değildir.