Salı, Mart 19, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Langfristige Artikel

Box Link

Events


 

 PANO

 

 

 

 ----------------------------------------------------------------

 

A r ş i v  ( D e r g i - B e l g e - K i t a p )

 

 

 

 


Rasti Dergisi, Yıl: 2001 Sonbahar, Sayı: 1 - PDF

        İçindekiler:

  • TÊKOŞİN GERÇEĞİ

         Seyfi Cengiz ile Röportaj - Piro Zarek

  • Demokratik Cumhuriyet 'in Güncel Ve Tarihsel Anlamı 

         M. Zilan

  • Hapsedilen Dersim Aydını Üzerine Bazı Notlar

        H. Pulur

  • PYSK ' nın Tasfiyesi ve Duruşumuz

        Reçenasia Komünisti-Komünist Gelenek

     
     
     

  

Dersimzaza.com'dan kısa bir açıklama

Facebook'ta sitemizin ismi ile benzerlik taşıyan bazı sayfalar görülmektedir. Bu sayfaların sitemizle hiç bir ilgisi yoktur. Sitemizin www.dersimzaza.com adresi dışında internet üzerinde herhangi bir hesabı ya da sayfası bulunmamaktadır.

Kamuoyunun dikkatine sunulur.

Dersimzaza.com

 

 

 

 

 

SMF'nin bir ayağı Dersim'de peki kafası nerede?

 

SMF'nin bir ayağı Dersim'de peki kafası nerede?

 

Ahmet Aydın
21 Ocak 2019

 

SMF çevresinden olduğu anlaşılan Aziz Kocaimamoğlu, Ovacık beledyisi deneyiminden hareketle ''sosyalist yerel yönetim ilkeleri''ni sıralıyor. O ilkelerden birisi çok ilginç ve tanıdık. İşte o ilke:

''Yerel siyaset; ulusal, bölgesel ve küresel siyasetle iç içe geçmiş durumdadır. Dolayısıyla; mikro milliyetçilik, mekân fetişizmi ve yerel şovenizm tehlikesine karşı, sosyalist modeli yaymak ve diğer toplumcu yerel yönetimlerle ortak platformlarda birleştirmek sosyalist belediyeciliğin temel görevidir.''1

Bu yazı SMF'yi ne derce bağlar? bilemiyoruz, ancak sonuç itibariyle bu görüşler SMF'ye mal olmuştur. Dahası bu görüşler, bu çevrenin geçmişteki bazı çabalarıyla da uyumluluk taşımaktadır.

Bu ''mikro milyetçilik'' ve ''kimlik siyaseti'' eleştirisi; hem "TKP" hem de SMF çevrelerinde son yıllarda çokça duyulmaktadır. Dahası hayatın bir cilvesi olsa gerek, PKK çevresinden bazıları da, bugün kavgalı oldukları bu kesimlerle benzer biçimde ''Dersim şovenizmi''nden bahsederler.

2018 yılı içnde, sosyal medyada garip bir şekilde başlatılan (çünkü çok eski bir tartışma yeniden alevlendirlmişti) ve 'kayıkçı dövüşü' şeklinde yürütlen Muzaffer Oruçoğlu ile ilgili tartışmada, bu ifadeler çokça kullanılmıştı. İlginçtir ki, M. Oruçoğlu konusunda yazı yazan rantçı 2-3 kişi kendi isimleriyle yazdıkları halde, SMF çevresi bu kişillerin ismini bile anmadan, 'Dersimciliğe, Aleviciliğe, ve Zazacılığa' karşı bir sefer başlatmıştı. Şimdi anlaşılıyor ki, o saldırılar ''mikro milliyetçilik, mekân fetişizmi ve yerel şovenizm tehlikesine karşı'' düzenlenmiş. Ve yine ilginçtir, Türkiye'deki rejimi faşizm olarak tanımlayan SMF, egemen ulus şovenizminin iktidarı olan bu rejimin tehlikesini açık bir ilke olarak yerel programına yansıtıp, bunun propagandasını yapıp, pratiğini örgütleyeceğine, ''yerel şovenizm' tehlikesine karşı mücadeleyi önüne görev olarak koyuyor. Bu yazının ortaya koyduğu anlayış ne yazık ki, faşizme karşı mücadeleyi gölgeleyen bir anlayıştır. Üstelik bu ''yerel şovenizm'' kavramı absürd bir kavramdır. Çünkü şovenizm başka uluslar üstünde egemenlik iddiasıdır, bir anlamda da uygulamasıdır. Dersim kimin üzerinde egemenlik hakkı iddia edebilir ki? Farz edelim ki böyle bir iddia ileri süren boşboğazlar var, bunun reel ve pratik bir değeri var mıdır?

Halkın üstüne bir karabasan gibi çökmüş burjuvazinin en gerci en şoven kesimlerinin iktidarı demek olan faşizmi, yerel ve genel planda; güncel mücadele programının baş sorunu haline getirip, ona uygun geniş bir anti-faşist cephe örmekte ısrar etmek yerine, (mesela tüm sekter tavırlarına rağmen HDP'yi birlik zeminne çekmekte ısrar gibi) süslü ve uzun vadeli bir ''sosyalizm'' söylemini ve halk içindeki yerel çelişkileri öne çıkartmak, bilinçli bir saptırma değilse, tam bir gaflettir.

SMF çevresi Mao'nun ''yurtseverlik uygulamalı enternasyonalizmdir'' sözünü elbette bilir. Ama onların bu sözü derinliğiyle anladıklarınıı sanmıyorum. Geçen yıl içinde mecliste ''Dersim'' ve ''Kürdistan'' isimlerinin kullanılması yasaklandı. Kullananlara ceza verildi. Bugün medyada, Dersim adı geçtiğinde Türk şovenistlerinin nasıl saldırdıklarını hepimiz birebir görüyoruz. Bir halkın kimliğine, onun adına bile saygı gösterilmiyorsa, o toplumun fiziki varlığına, dilne, kültürüne ve haklarına nasıl saygı gösterilsin? Bu arkadaşların hala Dersim ve Kürdistan gerçekliğini tam anlamıyla kavradıklarını, soykırımcı sömürgeciliğin neden Dersim ve Kürdistan'ın diğer bölgelerinde ormanları yaktığını, doğal ortamdaki canlıları ısrarla yok etmeye çalıştığını, dilini, kültürünü asmile etmeye çalıştığını tam olarak anladıklarını sanmıyorum.

Belki demokratik ve sosyal dayanışmacı yerel yönetim uygulumaları açısından bir benzerlik kurulabilir, ancak Dersim herhangi bir Türkiye şehriyle aynı çerçevede değerlendirilemez. Mesela Dersim Fatsa değildir: Bunu ifade ederken Dersim'in diğer bölgelerden üstünlüğünden değil; farklılığından bahsediyoruz elbette. Kaldı ki, Ovacık kırsal bir alandır ve var olan yerel yönetim pratiği önemli ölçüde tarıma dayanan bir deneyimdir. Batı'daki metrepolleri bir yana bırakalım, bu haliyle tarım alanı açısından zayıf olan Dersim merkez ve diğer ilçelerde uygulanma imkanı bile tartışmalıdır.

Bütün bunlardan; F. Maçoğlu'nun başkanlığında Ovacık'ta gerçekleştirilen şeffaf, katılımcı ve sosyal dayanışmacı yerel yönetim deneyimini küçümsediğim anlamı çıkartılmamalıdır. Tam tersine bu pratiği önemsiyorum ve sahipleniyorum. Ancak sorunun sadece ekonomik-sosyal boyuta indirgenmesini ve etnik-ulusal sorunların gözardı edilmesini doğru bulmuyorum. Hele hele bu çalışmaların, sosyal-şoven niteliğini, 1920'li-30'lu yılların TKP'sinden bile daha ileri taşımış olan bugünkü ''TKP''nin gölgesinin altında yapılmasını, sosyal-şovenizme karşı amansız bir mücadele yürütmüş İbrahim Kaypakkaya'nın ardılı olduğunu söyleyenller için utanaç verici buluyorum.

Sonuç olarak; Dersim'in etnik-inançsal-kültürel özgünlüğünü kavramayan ve yansıtmayan anlayışlar, Dersim'in tarihsel varoluş çizgisi üzerinde kalıcı bir ilerleme sağlayamazlar.

Şimdilik sadece bu noktaya dikkat çekmek istedim, ancak bu nokta deyim yerindeyse "zurnanın zırt dediği'' noktadır.

---------------------------