Perşembe, Mart 28, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Serefettin Halis olayı ve bir tepkinin düşündürdükleri

 

Şerefettin Halis olayı ve bir tepkinin düşündürdükleri

Şerafettin Halis, 28. 04. 2013 tarihinde Radikal Gazetesi’nde yanınlanan açıklamasında „çözüm süreci“ konusunda BDP içinde tartışmalar yaşandığını ve partinin resmi çizgisinden farklı bir görüş dile getirdiği için ölümle tehdit edildiğini, hakarete maruz kaldığını ve başka bir partilinin dövüldüğünü açıkladı.  BDP, şu ana kadar yapılan açıklamayı yalanlamdı.

Bu açıklamanın doğrulanması anlamına geliyor. Farklı düşündüğü ve bu düşüncelerini ifade ettiği için insanların ölümle tehdit edilmesi ve dövülmesi, tam anlamıyla zorbalıktır. Bu saldırıları kınıyoruz.

Benzer olaylar başka yerlerde baska inasanlarn başına gelmiş midir? Bilemiyoruz. Ancak bilinen şu ki, en az iktidar kadar, PKK ve diğer bazı Kürt çevreleri de Alevilerin bu süreç içinde farklı bir tavır ortaya koymasından oldukça rahatsızdırlar. Öylesine bir hava estiriliyor ki, sanki Aleviler savaşın sürmesinden yandırlar. Ya da, sanki Aleviler PKK’den kendilerini kurtarmasını bekliyorlarmış da,  AKP ile anlaşınca hayal kırıklığı yaşamışlar gibi bir hava yaratıldı. Hayır, ikisi de değil. Aleviler ne bu savaşın sürmesinden yanadır; ne de PKK’den kurtuluş beklentileri vardır.

Aleviler, Hıristiyanlar ve Ezidiler elbette, ulusal hareketin demokrasi mücadelesi saflarından kopmasını istemezler. Ama en önemlisi, bölgesel çapta kendilerine karşı yeni bir kutsal ittifakın kurulmasından ve yeni bir cephe açılmasından büyük kaygı duyuyorlar.  Evet, Alevilerin ve diğer ezilen grupların derdi budur. Suriye’de yaşananları ve Öcalan’ın İmralı sürecinde ortaya koydugu söylemi görenler, bu kaygıların hiçte yersiz olmadığını anlarlar. Bütün bunları görüpte, Alevilerin ve diğer grupların kaygılarını ve eleştirlerini, barış karşıtlığı ve savaş tarftarlığı diye yorumlayanların insanlığından kuşku duymak lazım.

Şerafettin Halis olayına ilginç bir yaklaşım

Belki, bu sürecin faydalarından birisi de, çeşitli sosyal ve politik kesimleri ayrıştırması ve bazı kesimleri gerçek yerlerine oturtmasıdır. Süreç nasıl ki, Perinçekçilerin gerçek yerinin MHP’nin yanı olduğunu göstermişse, pek çok Kürt milliyetçisinin yerinin de aslında AKP ve Öcalan’ın yanı olduğunu bize göstermiştir.

Bu süreçte belli belirsiz de olsa, yerini ve rengini ortaya koyanlardan birisi de Selim Çürükkaya’dır. Selim Çürükkaya’nın „kurdistan-aktuel.org“ sitesinde, biri kendi imzası ile yayınlanan iki yazı, hem onun PKK eleştirilerininin meşruyetini hem de „demokrat “ kimliğini sorgulamaya yol açıyor.

S. Çürükkaya, Şerafettin Halis’in BDP yönetimi ile yaşadığı soruna ilişkin yaptığı « Burası Dersim » başlıklı açıklamayı yayınlamadan önce, BDP’nin  S. Halis’i suçlayan açıklamasını ve Hüseyin Aygün’ün konuya ilişkin uyduruk yazısını „Tunceli“ il tabelası resmi ve oldukça düşündürücü bir yorum eşliğinde yayınladı. S. Çürükkaya’nın o resimle verdiği mesaj, onun Dersim konusunda Öcalan’dan epeyi feyz aldığını ve Dersim’e karşı hiç te dostane duygular beslemediğini gösteriyor.

S. Çürükkaya, söz konusu yazıda, Ş. Halis’in tehdit edilmesine ilşkin hiç bir tepki vermiyor. Aksine, öylesine bir tavır sergiliyor ki; adeta « ne yapalım hak ettiniz, cezasını çekin » demeye getiriyor.

S. Çürükkaya, Ş. Halis’in açıklamasına ilişkin yorumunda şunları söylüyor :

« Yıllardır Öcalan ın işbirliğini bir türlü görmek istemeyen, yaptıklarını politika diye bize yutturmaya çalışan Alevi kökenli bazı aydınlar, Öcalan İslam bayrağından söz edince ve Alevilerden hiç söz etmeyince, Öcalan ın işbirlikçi olduğunu söylemeye başladılar. Ordu ve Kemalistler tarafından kullanıldığında sessiz kalanlar veya yaptıkları için “iyi politika yapıyor” diyenler, şimdi Öcalan ın işbirlikçiliğine karşı tepki veriyorlar. Baylar biz bu tavrınızı hiç iyi karşılamadık. Kemalizme evet, islamcılara nayır demenizi yutmayız. Demekki aydınlığınız buraya kadardı?[1]

Laubali ve bir o kadar da tehlikeli bir anlayış. Çünkü, burada bir anlamda Ş. Halis’in „Kemalizme evet, islamcılara hayır“ anlayışını savunduğunu ima ediyor. Dahası,  Ş. Halis’in gündeme getirdiği „ölüm tehdidi“ iddiasına ilişkin hiç bir şey söylemeyip aksine, yine Ş. Halis’e saldırması, adeta bu tehdidi yapanları destekleme anlamına geliyor.

S. Çürükkaya „Adam olmak“[2]  başlıklı diğer bir yazısında da, „Alevi kökenli bazı aydın, yazar ve politikacılar“ diye hedefe koyduğu kesime ilişkin, aynı anlayışı daha ağır ifadelerle tekrarladı. O yazıda da şu ifadeler geçiyor:

Alevi kökenli bazı aydın, yazar ve politikacılar, Öcalan AKP tarafından kullanılınca kırmızı görmüş boğaya döndüler.

Bu şahıslar Öcalan’ın on yıl boyunca Ergenekon, Kemalistler ve ordu tarafından kullanılmasına karşı cephe almadılar.

Öcalan’ın politika yaptığını, çok akılı davranarak devleti kullandığını, hatta devletle pazarlıklar yaptığını bile söylediler, yazdılar bizi de ikna etmeye çalıştılar' biz buna karşı çıkınca bizi AKP yanlısı gibi göstermeye çalıştılar.

Ergenekon’un Öcalan’ı kullanmasına “pazarlık yapıyor” kılıfı geçirerek halka yutturdular.
Kullanma sırası AKP ye gelince, kılıçlarını /kalemlerini çektiler, Öcalan’a ihanetçi, işbirlikçi yeni Osmanlıcı, Hamidiye alaylarının yeni versiyonunun yaratıcısı dediler…


Ergenekon kullanırken ve üstelik Ergenekon’un emri ile Kürtler ve Türkler katiledilirken, devrimciydi, devletle pazarlık yapıyor, mücadeleyi sürdürüyordu, AKP kullanınca, savaşı, çatışmaları durdurunca ve üstelik Türk ve Kürt’ ün ölümü durdurulunca, Öcalan hain karşı devrimci, Hamidiyeci, neo Osmanlıcı oldu. Üstelik size göre de Alevileri de  dıştaladı.
Kimse sizi anlamadıysa en azından ben sizi anladım.
Siz Öcalan’ı doğru kavramazsanız hep kazdığınız kuyunuza kendiniz düşersiniz.
[3]

Alıntı uzun, ancak bu kisinin fikrinin ve zikrinin iyi anlaşılması açısından aktarmak gerekiyordu. Dikkat ederseniz, suçlanan Alevi kökenli kesimlerin sınırları oldukça genişlemiş. Ve suçlamalar oldukça ağır.

Aleviler homojen bir grup değil. Az da olsa Perinçekçi, MHP’li, AKP’li kesimler ve PKK’li, CHP’li,  sosyalist ve siyasete pek bulaşmayan Alevi kesimleri var. Dolayısı ile; tüm Alevilerin her konuda ortak tavır takınması imkansızdır. Kaldı ki, MHP, İP ya da AKP’li Alevi kökenliler, inanaç kimlikleri ve hassayitlerinin yerine, ideolojik ya da milli kimlik ve hassayitlerini geçirmişlerdir.

Bizim, tüm Alevi kesimlerin her yaptığını savunma diye bir derdimiz yok. Ancak, birilerinin de Alevilerin bir kesiminin yaptığı hataları ve yanlışları tüm Alevilere mal edip, mezhep kimliğinden dolayı herkesi bu suçlaması, ya da bazı Alevileri kastettigini söylese de aslında  genel olarak Alevilere saldırması, mezhep düşmanlığından başka bir şey değildir.

S. Çürükkaya, tüm Alevileri değil  „bazı“ Alevileri kastetğini söyleyerek böyle bir „mezhep düşmanlığı“ yapmadığını iddia edebilir. Biz de, şimdilik, kesin mezhep düşmanlığı yapıyor demiyoruz. Ancak, mesleyi de açıklığa kavuşturmak istiyoruz. Bilindiği gibi, « bazı » Alevileri kasttetiğini söyleyen ama, söylemi ve eylemi ile aslında Aleviliğe saldıranlar çok. Bunlardan birisi Basbakan Erdoğan’dır. Mesela onun, Kılıçtaroğlu’nu eleştirirken, pek çok kez Alevi kimliğini hedeflediğini pratik olarak gördük. Yine, hem F. Gülen hem de Erdoğan « Türk Alevileri iyidir, onlarla anlaşıyoruz, Kürt Alevileri sorun çıkarıyor » diyerek sözde sadece Kürt Alevileri ile uğraştıklarını söyleseler de, aslında onların sorunun Alevilikle olduğunu gayet iyi biliyoruz. Yani „bazısı“ ve  „tümü“ kavramları ile teorik olarak konulan ayrım, partikte ve hatta söylemin bütünlüğü içinde çoğunlukla anlamsızlaşmaktadır.

Ayrımların netleşmesi ve meslenin daha iyi anlaşılması için S. Çürükkaya’nın bu „Alevi kökenli bazı aydın, yazar ve politikacılar“in kimler olduğunu açık ve somut olarak yazması gerekiyor. Yukarıda belirttiğimiz gibi, o bu kişilerden birisinin Ş. Halis olduğunu ima ediyor. Ancak, biz Ş. Halis’in, Öcalan’ın Ergenekon ile isbirliğini onaylayıp savunduğuna dair bir işaret görmedik. Belli ki, S. Çürükkaya’nın elinde bu konuda bulgular var, yoksa böyle olur olmaz bir şekilde bir inasanı zan altında bırakır mı? Eger gerçekten, Ş. Halis, Çürükkaya’nın ima ettiği gibi bir tavır sergilemşse, özeleştiriden öte, halktan özür dilemesi gerekir.

Yine anlaşılıyor ki, söz konusu „bazı Aleviler“ denilen kesim oldukça etkili ve geniş bir çevredir. Öyle olmasaydı S. Çürükkaya, bu kesimin yanlışlarını Alevilerin çoğunluğunun sürece ilşikin duyduğu kaygı ve yaptığı eleştirilerin önüne çıkarır mıydı?  O halde, S. Çürükkaya bu geniş çevreyi, belli başlı isimleri sayarak ve bu kişilerin suçlamalara taban teşkil eden görüş ve yazılarını kamuoyuna açıklamak durumundadır.

Kimlerdir, „Ergenekon’un Öcalan’ı kullanmasına “pazarlık yapıyor” kılıfı geçirerek halka yuttur“anlar?

Kimlerdir, „Ergenekon, Kemalistler ve ordu tarafından kullanılmasına karşı cephe alma“yanlar?

PKK’nin Ergenekonla işbirliğini savunsa savunsa Perinçekçi, MHP’li ve bazı CHP’li Alevi kökenliler savunur. Onlar da bir avuçtur ve esasta Alevi kimlikleri ile değil, Türk şovenistleri kimliği ile konuşurlar. Bunaları ideolojik-politik kimlikleri ile değil de, „bazı Alevi kökenli“ insanlar olarak lanse etmek kötü niyetli bir çaba olur.

Bilindiği gibi, kendi tarihsel ve kültürel değerlerini koruyan Alevilerin büyük bir çoğunluğu, Öcalan’ın ilan ettiği „İslam bayrağı altında Türk-Kürt ittifakı“ ve „Ortadoğuda yayılma“ çizgisi karşısında kaygı ve endişe duymuştur. S. Çürükkaya, bu endişe ve kaygıları haklı ya da haksız bulduğuna dair direk bir şey söylemiyor. Ancak, „bazı Alevileri“  suçlarken, sadece onların tutarsız ve çifte standartçı bir yaklaşım geliştirdiklerini iddia etmiyor. Aynı zamanda onların „çözüm sürecine“ yönelik eleştirilerini ve tavırlarını, AKP iktidarının söylemine benzer bir söylemle mahkum ediyor.

S. Çürükkaya „bazı Aleviler“ dediği kesimin „çözüm süreci“ karşısındaki tavrı ile genel Alevi kitlesinin eleştirleri ve tavrını birbirinden ayırmıyor. Tersine, „bazı Aleviler“in sürece ilişkin eleştirileri olarak ortaya konulan görüşler, Alevilerin çoğunluğunun dile getirdiği eleştirler ile örtüşüyor. Şöyle diyor S. Çürükkaya:

AKP kullanınca, savaşı, çatışmaları durdurunca ve üstelik Türk ve Kürt’ ün ölümü durdurulunca, Öcalan hain karşı devrimci, Hamidiyeci, neo Osmanlıcı oldu. Üstelik size göre de Alevileri de  dıştaladı lanmis oluyor.

Anlaşılıyor ki, esas mesele birilerinin tutarsızlığı değil, Alevi kesiminin Öcalan-AKP çizgisinin  kimi yönlerine karşı yaptığı eleştirler ve aldığı tavırdır. Çürükkaya diyor ki, AKP savaşı, çatışmaları durdurdu ve üstelik Türk ve Kürt’ ün ölümü durdurudu ötesini sorgulamayın. İyi de, Öcalan’ın Ergenekoncularla anlaştığı 1999-2004 sürecinde de büyük oranda savaş durmuştu, Kürtler ve Türkler ölmüyordu. Sen o zaman Öcalan-Ergenekon anlaşmasını onaylamamış gibi konuştuğuna göre, demek ki, sen de o zaman şimdi eleştirdiğin „bazı Aleviler“ gibi savaş yanlısıydın.

Bizim S. Çürükkaya’nın yazdıklarından anladığımız şudur: O genel olarak Alevilerin bu sürece yönelik tavrına karşı çıkıyor. Fakat tüm Alevi kökenlileri kastederek, „Ergenekon-Öcalan işbirliğine karşı ses çıkarmadılar“ demesine imkan yok. Buna imkan yok, çünkü, Öcalan’ın Ergenekonla işbirliği içinde yürüttüğü I. İmralı sürecine karşı „bu teslimiyettir“ diyerek başkaldıran ve katledilen Dersimli gerilların sesleri yoksa da,  mezarları var ortada. Keza, kuruluşundan bu yana, Öcalan’ın hem PKK içinde hemde toplumda kurmaya çalıştığı „tekçi düzen“i red eden ve bu düzenle çatışıp canını vermiş onlarca Dersimli devrimci var. Ve bizim I. İmralı sürecini teşhir eden yazılarımız ve 30 yıllık tavrımız ortada, hemen yüzüne vuruz.

Tutarsızlık ve çifte standatçılık noktasında da S. Çürükkaya’ya bazı hatırlatmalarda bulunmamız gerekiyor. S. Çürükkaya, Pilot Necati’yi iyi tanır. Bu kişi, PKK’nin kuruluş sürecinde oluşan ilk grupların içine sızmış bir kontrgerila elemandır. Çürükkaya 70’li yıllarda PKK içinde Pilot’un ajanlığı konusunda yapılan tartışmaları da biliyordu. Peki kendisi neden Pilot’un durumuna karşı çıkmamıştır? Bu karşı çıkmayışı ile Öcalan’ın Pilot’u kollayan tavrını desteklemiş olmuyor mu? Üstelik, Pilot’un durumunu açıklayan Ali Yaylacık, Bozan Aslan, Mehmet Uzun, Salih Eren gibi devrimciler karanlık güçlerin emri ile katledildiler. S. Çürükkaya bu katliama karşı durmuş mudur? Hayır, durmamıştır. Bu kişinin mantığı ile gidersek, demek ki, S. Çürükkaya tehlike kendisine yönelince „imdat adam öldürüyorlar“ diye bağırmış. Simdi biz de bu kişiye „sen daha önce susmuştun, şimdi de sus“ ya da „sen hak ettin ve kendi kazdığın kuyuya düştün“ mü demeliyiz? Ya da, sen dün kontrgerillaya karşı sesini çıkarmadın neden şimdi Öcalan ve Ergenekon ilişkisini eleştiryorsun, mu demeliyiz? Hayır bu bizim mantığımız değildir. Dün yanlış yapan bugün doğru yapabilir ya da tutarsız davranan, her hangi bir konuda doğru tavır alabilir.

S. Çürükkaya’nın PKK’nin iç işleyişine karşı eleştirel duruşunun önemini teslim etmekle birlikte, bugün anlaşılıyor ki, PKK eleştirisinden tutarlı ve demokrat bir aydın kimliğine ulaşmak o kadar kolay değilmiş.

20. 05. 2013

Dersimzaza.com          


[1] Kim AKP nin işbirlikçisi?, kurdistan-aktuel.org, 28 Nisan 2013

[2]Adam olmak, kurdistan-aktuel.org 13 Mayıs 2013

[3] Adam olmak, kurdistan-aktuel.org 13 Mayıs 2013