Cuma, Mart 29, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Gün gelir!

 

Gün gelir!

HAYKO BAĞDAT / Diken.com.tr /  

 

Memleketin neşesini kaçırdılar değil mi?

Korku saldılar yüreklere; tehditle, baskıyla, maphusla, küfürle, gazla, kurşunla geldiler üstünüze.

Ekmeğinizle oynadılar, duygunuza, onurunuza, aidiyetinize küfrettiler.

Umudunuza ateş ettiler öyle değil mi?

Cinayeti sıradan kıldılar. Kan kaybından ölen insanları izlerken çaresiz kalmakla cezalandırdılar hepinizi. Çocuk ölümüne alışın istediler. Ağlamaması gereken anneleri mezarlara gömdüler. Gömülenler şanslı sayıldı, sokaklarda, apartman bodrumlarında cansız bedenleri kokmaya başladı insanların şu saatlerde…

Barışa inancınızı Yasin Börü’nün, lojmanda katledilen polis bebeğinin faili ilan ettiler, ayıp ettiler.

Karabasan gibi çöktüler üstünüze değil mi?

Adlarınızı listelere yazdılar, kan dursun diye attığınız imzaları ölüm fermanlarınızın parafı haline getirdiler. Canınızı, kanınızla duş yapmak isteyenlerin insafına terk ettiler.

Taşeron katillere ihale ettiler geleceğinizi.

Okuduğunuz gazeteleri, izlediğiniz kanalları çaldılar. Gazeteci katillerini siyasi partilerinin arka bahçesinde sakladılar. Sağ kalan gazetecileri dört kere ağırlaştırılmış müebbetle zindanlara attılar.

Vatan sevginizi, halk sevginizi karaladılar. Düşman, hain ilan ettiler sevincinizi.

Susun istediler, görmeyin istediler, duymayın istediler.

Üç gün önce ‘Bravo’ dediğiniz medya organlarını, oralarda konuşan programcıları korkuttular, darp ettiler, muma çevirdiler.

Hevesinizi kaçırdılar öyle değil mi?

Çok kötüler öyle değil mi?

Şimdi her öğrenci evinde, öğretmen odasında, köy kahvesinde, asker gazinosunda, sosyal medya hesabında, sokakta, barikatta aynı soru çınlıyor:

Ne yapacağız, nasıl yapacağız?

Söyleyeyim…

Tarihin birinde bir ormanda çok büyük bir yangın çıkmış. Üstelik hava lodos. Rüzgar vurdukça ateş bir sonraki ağacın bedenini sarıyor.

Orman ahalisi panik içinde, korku içinde.

Hayvanlar alemi şaşkın ve endişeli. Bir kısmı yangını söndürmek için dere yatağını mesken tutmuş. Fil, hortumuna suyu çekip çekip üflüyor cehenneme dönmüş yuvasına. Maymunlar geniş ağızlı yapraklara su doldurup döküveriyor ateşin üstüne. Tekmil mahlükat çırpınıyor. Kolay değil evleri yanıyor işte.

Çakal ve kurt ise bir köşede izliyor olan biteni. Biri yanmış cesetlerden akşam yemeği yapacak, diğeri yuvası yananlar gidince mekanlarına çökecek bedavadan.

Ateş böceği ise çırpınıyor. Küçücük avuçlarına taşacak kadar suyu topluyor, can havliyle uçuyor, yangının üzerine serpiyor sermayesini. Üstelik ateşe en dayanıklısı olduğundan yangına en çok yaklaşanı olmuş.

Fil: “Yahu arkadaş, sen neyin peşindesin? Senin taşıdığın su zerresi ne eder bu koca yangına? Nafiledir uğraşın. Yanıp gideceksin birazdan” diye söylenmiş.

Ateş böceği işini hiç yavaşlatmadan cevaplamış: “Fil kardeş, fil kardeş! Yangın söner veya sönmez bilemem. En azından tarafımız belli olsun. Tarih yazacak çünkü…”

Tarafımız belli olsun arkadaş. Razı değiliz. Ölen her çocuğun, bedenine kurşun değen her canın vebali üzerimizdedir.

‘Barış’ memleketteki en tehlikeli kelime haline geldiyse savaştan ekmek yiyen zalimlerden taraf değiliz işte.

Kimileri başkan, kimileri başdanışman, kimileri zengin, kimileri patron olsun.

Bizlere hainlik, çapulculuk, kemirgenlik düşsün şimdilik, fark etmez.

Tarih yazacak elbet.

O gün geldiğinde kim katil, kim hırsız, kim zalim…

Kim barıştan, umuttan, özgürlükten yanaymış göreceğiz…

-----------------------------

http://www.diken.com.tr/gun-gelir/