Salı, Nisan 16, 2024

Platzhalter roof5

 

Arama

Archiv

Savaşın amansızlığına rağmen gülmeyi bilmek

 

Savaşın amansızlığına rağmen gülmeyi bilmek

 

Savaşın amansızlığına rağmen gülmeyi bilmek, Sûr direnişçilerinin en büyük güç kaynağı. Gülmek, içinde bulunduğun duruma karşı büyük bir özgüveni ifade ediyor. Ayakta kalabilmenin, sorunlara, sıkıntılara güç getirebilmenin işareti oluyor. Tabii kararlılık sahibi olabilmenin de en temel göstergesi.

 
Doğan ÇETİN / YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
09 Eylül 2016
 

SÛR direnişi günlüğü - 4. Bölüm

 

Tarihi Sur Direnişi’nin günlüğünü tutan Xemgîn Roj’un günlüğün 21 Ocak 2016 tarihi için ‘ikinci bölüm’ diye başlık atması dikkat çekici. Bu tarihten itibaren Sur Direnişi açısından önemli tecrübelerle yeni bir hamle içerisine giren direnişçiler, AKP ve onun savaş güçlerine karşı en ağır darbeyi bu süreç itibariyle vurmaya başlıyordu. Büyük imkansızlıklar içerisinde yaşama ve savaşa dair en küçük bir kolaylaştırıcı gelişmenin bile ne büyük sonuçlara yol açtığını kaleme alan Xemgîn’in anlattıkları, bu amansız direnişte bile hiçbir zaman eksik olmayan moral ve coşkunun kanıtı biçiminde. Bu besbelli ki düşmanlarını da kahrediyor.

Büyük imkansızlıklar içinde direnişçiler için en zorlayıcı husus, yaralıların durumu oluyordu. Çok sayıda yaralıya imkansızlıklar içinde çare olmaya çalışmak, yaralıların o koşullarda bile mücadeleye devam etme konusundaki kararlılıkları, onlarca kitaba konu olmayı hak ediyor.  

 

Direnişin 51. günü... (21 Ocak 2016) Düşman tüm tekniği ile saldırmaya devam ediyor. Yaşanan çatışmalarda düşmanın en az 4 ölü ve 7 yaralısı var. Dün bir arkadaş yaralandı. Ama hayati tehlikesi bulunmuyor. Fakat bir hafta önce yaralanan Welat arkadaşın hayati tehlikesi devam etmektedir. Hastanede ilaç sıkıntısı en zorlayıcı durumdadır. Kan durdurucu bitmek üzere, serum bulunamıyor. Yaraların dikişi için artık normal ipler kullanılmaya başlandı. Doktorların hiçbir teorik eğitimi bulunmuyor. Hal böyleyken yaraları ağır olan arkadaşlara müdahale etmek nerdeyse imkansız hale geliyor. İnsanın yoldaşına yardım edememesi, an be an şehadete doğru gidişini izler pozisyonda kalması, en ağır çaresizlik olarak bizleri zorluyor. Welat arkadaş belinden mermi almış ve mermi vücutta kalmış.

Bombaatarlar daha isabetli, mermiler daha yakından geçiyor. Tank uzaktan nokta atışı yapar hale gelmiş ve alan Emniyet Fırını merkezli hale gelmiş durumda. Dördü ağır 12 yaralımız hastanede kalıyor. Buna rağmen sonuna kadar direnişe devam tavrımız ve tutumumuz kararlılığını korumaktadır.

Direnişin 52. günü... (22 Ocak 2016) Welat (Hakan Aslan) arkadaş, yaralanışının 7. gününde şehit düştü. Çok direnmesine rağmen elimizdeki imkanlarla kurtarmayı başaramadık. Doktorlar (sağlıktan anlayan ama gerçek anlamıyla hiçbir eğitim almayan) karın bölgesini açıp temizledikten sonra Welat arkadaş şehadete ulaştı. Direnişin başından beri en kararlı duruşu sergileyenlerden olan Welat arkadaş, yaralı haliyle dahi 7 gün boyunca yaşam mücadelesini devam ettirip bir çare bulunacağı umudunu yitirmedi. Bu savaşın hazırlıklarında eksik kalan bir nokta da doktor ve ilaç temininin yapılmamış olmasıdır. Sağlıktan anlayan birkaç insan, çatışmalar başlamadan önceki Sağlık Ocağı ve eczaneden aldığımız ilaç ve malzemeler (ki onlar da tükeniyor) dışında ciddi bir hazırlığı yapmadığımızı anlıyoruz. Ama bu bir çözüm değildir. 

 

Xerzî arkadaşın halayı...

 

 

Gün içerisinde bir operatör ve bir birim komutanı suikast ile öldürüldü. Düşman her gün yeni bir tekniği daha devreye koyarak ilerlemeye çalışıyor. Havanın ardından Keçi Burcu’na yerleştirdiği top atar (iki tekerlekli) ile top atışlarını da devreye koymakta. Evleri yıkıp yeni yollar yapması, belli ki düşmanı kurtarmıyor. Direnen iradeyi kıramayınca daha da saldırganlaşıyor. Bombaatar silahını taramalı bir şekilde kullanıp bir binayı yıkabiliyor. Arkadaşların güvenliğini almaya çalıştıkları 5 katlı bir bina uzun süredir mermi, bombaatar ve birçok silahın hedefi halinde vuruluyordu. Düşmanın girişine izin verilmiyordu. Binada durmak ve düşmanın gelişini beklemek cesaret isteyen bir durumdur. Fakat buna rağmen Xerzî ve İhsan arkadaşlar orada nöbet tutmaya devam etmektedir. Derken bina artık bombalardan yorgun düşer ve bir bütünen yıkılır. Bu yıkım düşmanın ilerleyişini epey bir zorlaştıracaktır. Xerzî arkadaşın keyfine diyecek yoktur. Düşmanın tüm girişimlerine rağmen bina savunulmuş, artık durulamayacak hale gelen bina çökmüştür. Xerzî arkadaşın her zamanki moralli duruşuyla binanın artık çok güvenli olduğunu anlatırken halaya durması, direnişin morali ve halayıdır.

Direnişin 53. günü... (23 Ocak 2016) Düşmanın ilerleyişi eskiye oranla yavaşlamış olsa da yeni yöntemlerle saldırılarını devam ettirmekte. Piyade birlikleri ev ev ilerleyip o evlere konumlanma temelinde alanımızı daraltmaya çalışıyor. Konumlandığı son noktayı bırakıp geri gitme durumu bizim tekrardan ilerlememizi sağladığından ev ev denetimine alıp ilerlemeye çalışıyor. Kurşunlu sokağında aynı yöntemle ilerlemeye çalışırken arkadaşlar daha önce eve döşemiş oldukları tuzağı düşmanda patlatıyor. Burada düşmanın 2 özel harekat polisinin cenazeleri evin içinde kalıyor. Cenazeler tekrardan tarandıktan sonra üzerine gidilmeye çalışılıyor. Ama düşmanın da evi yoğun vurmasından dolayı üzerine gidilemiyor. Yenikapı (...) Sokağı’nın Kurşunlu ve Yoğurtlu Pazarı, yeni bir cephe olarak örgütlendirildi. En nitelikli arkadaşlar bu cephede hareketli bir şekilde konumlandırılmış haldeler. Daha güçlü tutmaya çalıştığımız Emniyet Fırını ve Dört Ayaklı Minare arasındaki bölgede daha fazla arkadaş konumlandırılmış ve Gaziler Caddesi’ne doğru ilerlenmeye çalışılmaktadır. Savunma hatları düşmanın yönelimlerine ve arkadaşların nitelik ve niceliklerine göre ayarlanmaya çalışılmaktadır.

Cephane konusunda çok ciddi bir sıkıntı yaşanmıyor olsa da gübrelerimizin hiç kalmamış olması zorlayıcıdır. Tarama ile mermi atmak yasaklandı.

Rodî arkadaş alana gelişinden beri Karnas silahı ile eylemler yapıyor. Her yaptığı eylemin tekmilini yazılı olarak yönetime, sözlü olarak da tüm gördüğü arkadaşlara vermesiyle bilinen bir arkadaştır. Bazı günler tekmili abartılı görününce arkadaşlar arasında şakalaşılmasına sebep olmaktadır. Bu da kendisinde belli bir daralmayı yaratmaktadır. Hastalığına rağmen kendisini hiç geri vermeden fedakarca çalışmalarını sürdürmektedir.

 

Direnişin ömrünü uzatan iki taktik

 

 

Savaşın amansızlığına rağmen gülmeyi bilmek, Sur direnişçileri için bu direnişin en büyük güç vericiliği. Gülmek, içinde bulunduğun duruma karşı büyük bir özgüveni ifade ediyor. Ayakta kalabilmenin, sorunlara sıkıntılara güç getirebilmenin işareti oluyor. Tabii tüm bunlar için kararlılık sahibi olabilmenin de en temel işareti. Direniş boyunca o amansız ve acı verici gelişmeler içinde YPS direnişçileri gülmeyi biliyor. Xemgîn günlüğü bu anlara dair gelişmeleri de not etmeyi ihmal etmiyor.  

 

Direnişin 54. günü... (24 Ocak 2016) Tank ile vurulan evler, havan ile yıkılan binalar ve kepçe ile açılan yeni yollar... Savaşın adaletsizliği ancak bu kadar olur. Kleş ile kepçeye vuruyoruz, B7 ile tanka... Darbelenip geri çekiliyorlar ama bu şekilde durdurmak çok zor. Bunların karşısında durmak tabi ki cesaret ve irade gerektiriyor. Her şey bir yana düşmanın bu saldırılarına alıştık ama sigara sorunu zorluyor. Siyasi sigaralar zaten çoktan bitmiş. Bazen yıkılan yeni dükkanlardan çıkan sigaralar arkadaşları oldukça sevindirirken artık tütün ve en önemlisi de tütün yaprağına talibiz. Tütün yaprakları da tükeniyor ama çareler tükenmez herhalde, yeni yöntemler aranıyor tütünün içilebilmesi için. Derken Hebûn arkadaşın bugünkü eylemi oldukça önemliydi. Taktik ve stratejik olarak yeni bir durumdur. Düşman ile burun mesafesinde ve tankın açısına giren bir dükkanın duvarları delinerek tam olarak 37 adet tütün yaprağı ele geçirildi. Her bir destesi adil bir şekilde arkadaşlara dağıtıldı. Ve direnişin ömrü böylece daha da uzatılmış oluyor. :) :)

Yine önemli bir taktik gelişme de Harun (Kovboy Harun) arkadaş tarafından geliştirildi. Klas Otel’in hizasında alanımızın genişletilmesi çabaları çerçevesinde duvar delme işlerinin yapılması gerekmektedir. Ama düşmana yakın olunduğundan balyoz ile duvar kırma sesi düşmana gidebilir. Bunu engellemek için Klas Otel’e konumlanmış olan düşmanın silah sıkması gerekiyor ki duvar sesini duymasınlar. Bunun üzerine Harun arkadaş askeri bir montu bir ağaca bağlayıp otelin göreceği bir sokakta sallamaya başlıyor. Düşman taramaya ve bomba atar atmaya başladığında da “bileklere kuvvet” denilerek delme işlemleri sürdürülür. Bu yaratıcı taktik en az Hebûn (Balyozcu Hebûn) arkadaşın taktiği kadar önemlidir. Her iki taktik de direnişin ömrünü uzatır nitelikte olduğundan dolayı takdir edilmelidir. 

 

12 yerinden vurulan Xebat arkadaş 

Sur Direnişi karşısında ağır darbeler yemeyi sürdüren AKP savaş güçleri, ağır silahları kullanarak direnişçilerin alanını daraltmaya ve bazı bölgeleri denetim altına alıp yıkarak direnişçileri bölmeye çalışır. Bu süreci değerlendiren direnişçiler bu saldırıyı boşa çıkartarak tüm direnişçileri bir arada tutabilecek pozisyonda yeniden üstlenir ve yeni bir savunma hattı oluşturarak direnmeye devam eder. Bu süreçte yaralı direnişçilerin birçoğu, ayaklanabilecek bir düzeye gelir gelmez kendi ısrarlarıyla yeniden çatışma mevzilerine döner. Bunlardan biri de 12 yerinden vurularak yaralanan Xebat’tır.

Direnişin 56. günü... (26 Ocak 2016) Yoğun teknik kullanımı ile beraber düşman, hatlarımızı parçalayarak alanımızı daraltmaya çalışıyor. Bir arada kalarak direnişi sürdürmeye çalışacağımızı bildiğinden dolayı düşman, geçiş hatlarımızı keserek bizi geriletmeye çalışmaktadır. Yenikapı Sokak’tan Dört Ayaklı Minare’ye doğru giden sokak, alanımızın orta kısmını oluşturuyor. Bu hattın bir bütünen ateş altına alınması geçişleri oldukça zorlayacağından bir tercih yapmak zorunda kalacağız. Ya iki parça halinde devam edip büyük bir riski göze alacağız ya da Kurşunlu-Yoğurtlu Pazarı‘ndaki gücü Dört Ayaklı Minare - Emniyet Fırını hattına çekeceğiz. Bunun da riskleri var fakat bir arada kalınması daha iyi bir savunma hattının oluşturulabilme ihtimalini artırıyor. Bu temelde elden geldiğince düşmanın hattı kesme girişimleri engellenecek ve en çok zorlanılan anda da Kurşunlu hattındaki arkadaşlar çekilecek temelinde karara varıldı. 

Kobanê’de IŞİD’in dahi kullanamadığı tekniğin onlarca mislini kullanan düşmanın tüm gücüyle saldırmasına rağmen ilerleyişini istediği temelde gerçekleştirmesine izin vermiyoruz. Bir evden kendisine tek bir mermi sıkılmışsa o ev havan, bomba atar ve eğer tankın açısına giriyorsa tank ile imha edilmeli. Aksi durumda ilerleyişi mümkün değildir. Gün içerisinde bir kepçe ve bir zırhlı araç B7’ler ile vurulurken, bir eve konumlanan düşman gücüne de B7 ile vuruluyor. Yine sızma girişimindeki bir birliğe vurulması sonucu bir asker öldürüldü. Tankın vurması sonucu bir arkadaş yıkılan evden yaralı olarak kurtulmayı başardı. Yaralanan Xebat arkadaş direnişin başından beri düşmanın tank ile vurduğu cephede yer almaktaydı. Tank konusunda tecrübeli olmasına rağmen tank açısına giren nöbet yerini arkadaşlar eleştirir diye terk etmiyor. 12 yerinden yaralan Xebat arkadaş, kısa sürede ayağa kalkabilecek durumdadır. 

Birçok arkadaş (bazı arkadaşlar 40 günden fazladır) uzun süredir temizlik ihtiyacını karşılayamamaktadır. Mevzilerdeki arkadaşlar ihtiyacından dolayı yaralı arkadaşlar dahi yaraları tam iyileşmeden tekrardan mevzilerine dönmektedir. Yaralı olmanın psikolojisi oldukça ağır olmaktadır. Bir yandan arkadaş sıkıntısı yaşıyorken yaralanmak, yaralı olmak, bir şey yapamıyor olmak, hem yaralı arkadaşlar açısından hem de diğer arkadaşlar açısından zorlayıcı olmaktadır. Yaralanmaların önüne geçmek için arkadaşların sürekli uyarılmaları ve yeni tedbirlerin alınması, sokak yerine tünellerin kullanılması, üst katlar yerine mümkünse bodrumların kullanılması gerektiği, yine tank açısına giren nöbet yerlerinden tank geldiğinde yan evlere geçilmesi gerektiği, sürekli olarak dile getirilmekte ve tartışılmaktadır. Her şeye rağmen bu halimizle en az bir 150 gün daha direniriz. Alipaşa tarafında da direniş başlatılmış. Biz bu moralle bir 150 gün daha da direniriz. 

 

Düşman en ağır kayıplarını yaşadı 

Direnişin 57. günü... (27 Ocak 2016) Artık günlerin yerine ayları saymak gerekecek. İkinci ayın sonlarına gelirken düşman en kapsamlı saldırısını iki helikopter ve bir keşif uçağının desteğiyle gerçekleştirdi. Yoğun teknik kullanımının ardından neredeyse her taraftan piyade birlikleriyle sızmaya çalışan düşmana son dönemlerin en ağır kaybı yaşatıldı. Hiçbir yerde ilerlemesine izin verilmedi. 3 farklı yerde döşemiş olduğumuz basmalı tuzaklar düşmanda patlarken, altı ayrı yerde de sıcak çatışmalar yaşandı ve en az 20 asker öldürüldü. Ölenlerin içerisinde bir yüzbaşı da yer almakta. Yaşanan çatışmaların ikisinde arkadaşlar kaçan düşmanın geride bıraktığı iki melez silahını ele geçirdiler. Akşam bir araya gelen arkadaşların (yönetim) her biri çatışmanın sadece kendi yanlarında yaşandığını zannetmekteydiler. Fakat ortaya çıkan tablo hepimizi şaşırttı. Ve düşmana vurulan ağır darbeler büyük bir moral verdi. Savaş gücümüz eskiye oranla daha ileri düzeyde. Kazanılan tecrübeler ve düşmanın daha çok ev ev ilerlemeye çalışması, düşmana vuruş kabiliyetimizi arttırmaktadır. 

Düşman çok yoğun teknik kullanarak bir yeri vuruyorsa birkaç gün içinde mutlaka sızmaya çalışıp o evi ya da bölgeyi kendi denetimine almaya çalışıyor. Tank, havan, doçka ya da bomba atar ile vuruyorsa tedbir alıp yaralanmamak ve yeni hazırlıklar yapmak gerekir. Diğer yandan sessizlik varsa düşman bir yerlerden sızma girişiminde bulunabilir diye duyarlı olmak gerekir. 

 

Hebun arkadaşın elinden balyoz eksik olmuyor

Direnişin 58. günü... (28 Ocak 2016) Teknik, bir savaşın kaderini belirleyebilir mi? Önemli bir etken olduğu kesindir fakat Önderlik en büyük tekniğin insan olduğunu sürekli dile getirmektedir. En gelişkin tekniğin, teknolojinin insan eseri olduğunu biliyoruz. Bu tekniğe karşı tedbiri de ancak insan zekası çıkarabilir. Açık alanların ve sokakların açık hedef olma durumuna karşı evlerden açılan koridorlar bir tedbir olurken, tank ve havan atışlarına karşı da en alt katlar ve bodrum katları diğer bir önemli tedbirdir. 

Tankın devreye konulmasından bu yana mevziisi tankın hedefine giren Hebûn arkadaşın elinden balyozu eksik olmuyor. Her mevzide en önemli silah olarak kullanılan balyoz, en çok da Hebûn arkadaşın elinde işlevli haldedir. Evlerden açılan geçiş hatları tank vuruşundan dolayı bozuluyor ve yenisi açılmak durumunda kalınıyor ya da bir geri hatta çekiliyorsa balyoz hemen devreye konuluyor. Fakat Sur’daki evlerin duvarları tarihi yapılarından dolayı oldukça kalındır ve kırılmaları öyle kolay değildir. Bundan dolayı balyoz, levye, çekiç ve murç önemli birer silah olarak kullanılmaktadır. 

Gün içerisinde Kurşunlu tarafında yaşanan çatışmalarda düşmanın 4 ölüsü, Dört Ayaklı Minare’de de 1 ölüsü var. Şervan (gençlik kadrosu) ikinci sefer aynı gözünden yaralandı.

 

Onların yazmak bir görev

Sur direnişinin komutanı Çiyager’in ısrarları üzerine ve bu işi kendine bir sorumluluk bilerek hem mevzisinde çatışan hem de günlüğü kaleme alan Xemgîn Roj, kendisi için en zor olanın şehit düşen arkadaşlarını yazmak olduğunu belirtiyor. Direnişin tüm süreçlerini, yaşamlarını yitiren direnişçileri, nasıl, nerede ve ne zaman şehit düştüklerini ve o arkadaşlarının mücadele kişiliğini tarihe not eden Xemgîn Roj, yazdıklarının bir tarih olacağını bilerek bu sorumluluğunun üstesinden geliyor.

 

Direnişin 62. günü... (1 Şubat 2016) Düşman neredeyse rutin, üç günde piyade birlikleriyle her taraftan saldırarak ve operasyon gerçekleştiriyor. İki gün yoğun teknik kullanırken üçüncü gün sıcak temasa giriyor. Bugün de sıcak temasın yoğun olduğu gündür. Kurşunlu tarafında 10’a yakın düşman ölüsü var. Yine Emniyet Fırını tarafında sızma girişiminde düşmana darbe vuruluyor. Düşmanın cenazelerinin üzerine gidilmeye çalışılırken Afat (Piling Amed) arkadaş şehit düşüyor. Fark edilmeyen yaralı asker, şehadetin gelişmesine neden oluyor. Afat arkadaş savaşçılığıyla kendisini kanıtlamış bir arkadaştır. Direnişin 24. günü yaralanmış ve yaraları tam iyileşmeden tekrardan mevziye geçmiştir. Emektar ve bir o kadar da hem arkadaşların arasında ve hem de halkın arasında sevilen temiz yürekli ve açık sözlü bir yoldaştı. Şehadeti bizler için oldukça ağırdı. 

 

Nuda arkadaşı yazmadan olmaz

30 Ocak’ta, yani daha 2 gün önce Nuda (Nûcan Malatya - Sonay Engin) arkadaşı mayın kazasında şehit verdik. Basmalı mayının yeri uygunsuz seçildiğinden arkadaşlar evleri kontrole gittiklerinde önde Nuda arkadaş, arkada Devrim (Raman) arkadaş mayına basıyor ve bizler için oldukça ağır olan şehadet yaşanıyor. Devrim arkadaş çok yara almadan kurtuldu. 

Nuda arkadaşı yazmak oldukça zor gelen bir durumdur. Her şey bir yana çatışmaların ortasında yaşananları kaleme almak benim için oldukça zor ama yaşananların bilinmesi için bir görev olarak yerine getirmeye çalışıyorum. Nuda (Nûcan) arkadaşı yazmadan olmaz. Afat (Piling) arkadaşı yazmadan olmaz. Ama yazmak kadar zor bir görev, böyle bir dönemde olmasa gerek.

Nuda arkadaş yönetimde yer alan bir arkadaştı. Her şey bir yana gülüşlerini nasıl unutacağız? Melek yüzlü yoldaşım, seni nasıl yazayım ki? Rahat rahat doyasıya ağlamaya dahi fırsat bulamazken, boğazlarımız düğüm düğüm olurken seni hangi yürekle yazacağım? Gidişin, gidişiniz bizleri daha çok zorluyor ama uzun sürmeyecek, en yakın zamanda bizler de yanınızda olacağız... O zaman hep birlikte orada yeni bir isyanı, yeni bir direnişi başlatacağız, hesap soracağız, “Neden hep zalimlerden yanasınız” diyeceğiz... “Neden daha adaletli bir dünya yaratmadınız” diyeceğiz...

Sizleri defnedecek düzgün bir yer dahi bulamıyoruz. Hep birlikte defnedecek fırsatı da... Birkaç arkadaş gecenin karanlığında sessizce gömdük sizleri. Acınızı intikama çevireceğimizin sözünü veriyoruz.

 

Efsane YPS şehidi: Yılmaz Arkadaş

13 Ocak’ta Şilan arkadaşın ağır yaralanmasının şoku daha atlatılamamışken Yılmaz (Turgay GİRÇEK) arkadaşın yaralanma durumu gelişti. Başından aldığı mermi darbesi çok ağır görünmüyordu ama merminin içerde olup olmadığı anlaşılamamakla birlikte Yılmaz arkadaşın sara nöbetine tutulması, durumunu ağırlaştırdı ve 16 Ocakta şehadete ulaşmasına neden oldu. Tıbbi müdahale için yeteri donanımımızın olmayışı birçok arkadaşın şehadetine neden oluyor ve bu durum hem bizleri, hem de sağlıkçılarımızı zorluyordu. 

Yılmaz arkadaş genç bir arkadaştı. Sur direnişine ilk günden (Ağustos ayı) beri en aktif katılımı sağlayan atikliği ve askeri bakış açısıyla düşmana ağır darbe vuran Yılmaz arkadaş bir efsaneydi. Cesareti hepimize güç verir bizi de cesaretlendirirdi. Bulunduğu yerde olmak isterdi birçok arkadaş. Sürekli en ön mevzide, çatışmaların yoğun olduğu yerde yer aldı. Kurşunlu Camisi uzun süre düşmediyse, düşman camiye giremediyse bu en çok da Yılmaz arkadaşın sayesindeydi. Çatışmaların başında hareketli bir takım oluşturmuş ve sorumluluğunu kendisi yürütüyordu. Yılmaz arkadaş sık sık etrafındakilere “ben arkadaşlarımı hiçbir zaman bırakıp gitmem” diyordu ve şehadete kadar da o temelde yoldaşlarıyla birlikte düşmana karşı durdu. Şehadetiyle yoldaşların yoldaşı olmayı başardı. 

Bu direnişte hiç bir arkadaşın boşluğu doldurulamaz ama Yılmaz arkadaşın yokluğu en zorlayıcı gidiş oldu bizim için. Burada büyümüş ve sokaklarını çok iyi biliyordu. Düşmana nereden ve nasıl vurulacağını önceden planlar ve pratik zekasıyla anında düşman saldırılarına cevap olurdu. ‘Kendi başına düşmana karşı bir orduydu’ demek gelecek potansiyeli için yanlış sayılamaz. Hepimizin dilindeydi Yılmaz arkadaş. Hepimizin dilinde ve yüreğinde, biz yaşadıkça olmaya da devam edecek... Unutulmayacaksın, bizler yaşamasak da unutturulmayacaksın. Senin anlatılman, bilinmen ve tanınman gerekir. En çok istediğin şey olan “YPS şehidi olarak anılmanı” sağlamaya çalışacağız. 

15 Ocak günü Rojhat (Gündüz Akşemet) arkadaş bacağından ağır yaralandı ve Yılmaz arkadaşın şahadetinin hemen ardından şehadete ulaştı. Evli olmasına rağmen bu direnişte yer alıp güçlü bir duruşun sahibi olmayı başaran Rojhat arkadaş tıbbi desteğin eksikliğinden şehit düşen başka bir arkadaş oldu. 16 Ocak’ta Xemgîn (Ali) arkadaş omuzundan yaralandı ve Şubat ayının başına kadar yerde kaldı. 

 

YARIN:

* Hogir Amed'in günlüğe notu

* Teslim ol çağrılarına yanıt

* Yiğitler yazmalı...